Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

babamız bakıcı olunca

kocaman bir mesai haftası geldi geçti.bir baba bir bebek bir çocuk dizimiz her türlü atraksiyonuyla sergilendi:) bol ağlamalı bol tantanalı bol hengameli saatleriyle. ilk gün tam bir vicdan azabı aynı zamanda kuşlar kadar hürüm duygu seliyle erkenden kalktım.kız da uyandı.babasına teslim edip çıktım.birkaç kez telefon açtım.idare ediyoruz merak etme dedi eşim.saatleri saydım adeta.sıkıcı ve zordu.ertesi gün ve daha ertesi ve en ertesi günlerde azalan bir vicdan azabı yanında iş yorgunluğuyla geldi.üstüne uyku düzenimin iyiden iyiye değişmesi sebebiyle iş yerinde neredeyse ayakta uyumaya başladım.gerçi zaten kız sayesinde sağlıklı uykulara veda etmiştim. ama en azından sabah 5 ten sonra emzirdikçe uyuyan 9-10 'a kadar bir şekilde yatakta tutabildiğim minnoş bir kızım vardı.artık düzenimiz sabah 5' e dek birkaç kez uyanma,5'ten sonra neredeyse hiç uyumak istememe şekline dönüştü.anlayacağınız gözaltı morluklarımla samimi bir beraberlik yaşıyoruz artık. ben gidince eşime a

size de olmuştur

içinizin sanki iple sıkarlar.boğmakla hayatta bırakmak arasında.arafta kalmak gibi bir duygudur.burası mı ait olduğum yer yoksa ardımda bıraktığım mı.özlem midir adı çaresiz kalış mı.aslında çok istediğiniz bir şeye ulaşmış olmanın doyum şımarıklığı mı. dün değilse de bugün epey sardı hüzün beni.evde mi olmalıydım acaba diyorum saatlere baktıkça.dün çarçabuk geçen zaman bugün tıkandı.işe ısınmaya çalıştıkça aklım minik kızıma kaçıyor. pişman mıyım.pişman olmamalıyım.saçmalıyorum sanırım.evim,kızım ,rahatım.püffff...

güllerin içinden caaanım

çeşit çeşit gül resimleri .içimiz açılsın dedim.söz yok resim var .buyrun seyreyleyin:) bir de şarkı dinlemeli.başlıktan farklı olmasın ama değil mi:)

işimin başındayım,18 yaşındayım:)

iş başı yaptım .gerçi nasıl bir iş başıysa artık.masam yok bilgisayarım yok.tam 14 ay olmuş kurumdan ayrılalı.dönüşte yerim yurdum belirsizleşmiş. aslısın isimli blogger arkadaş bir ara tatil dönüşü işe başlamanın acemilik getirdiğinden söz etmişti de benim durumumu tahlil ederek;eh sen artık stajyer tadında başlarsın demişti.epey gülmüştüm.ne çok haklıymış.ortalarda gezinen,boş bulduğu pc ye yumulan bir görüntü arz etmekteyim.birkaç gün boyunca halim bu olacak gibi.hadi bakalım. babamız ilk gün sınavında.bir bebek bir çocuk bir adam filmi bizim evde çevriliyor.sabah 7 de evden kaçmaya çabalarken açıverdi gözlerini minnoşum.eyvah dedim yakalandım.emzirip uyutayım dedim gözleri daha bir açıldı.bir de babasını görünce karşısında bu işte bir gariplik var herkes neden teyakkuzda dedi kesin.alıp babasına verdim.ayağında sallıyordu en son. birkaç saat sonra araştık.uyumamış tabi kız.50 dk. ayağımda salladım,uyutamadım bir türlü dedi.öğlen de çok ağlamış.emerek uyumaya alışkın kuzum.ba

en BABA günler,başlıyoooor:))))

aslında sinsi sinsi gülümsemeli miyim,yoksa arpacık kumrusu gibi düşünmeli mi?pazartesinin geleceği pazardan çok belli değil.netleşmeyen,içimi garip duygulara sevk eden bir halin başlangıcına hazırlanıyoruz.işe başlıyorum.pazartesi sendromu,bekle ben geliyorum:) babamız yarından itibaren çoluk çombalak bakım,idare ve komutası görevine hazır ve nazır olacaklar:)anne at work,baba at home:)yazarken bile tuhaf geliyor,yaşarken nasıl olacak cidden merak içerisindeyim. bütün kış,malum bitmek bilmeyen soğuk ve puslu havalarda evde saatlerce yalnız olmamın hayli bunaltıcı geldiğini yazıp çizmiştim.evden sabahın köründe çıkan eşim akşamları çoğunlukla 7 gibi geliyor ,upuzun saatler minik kızımla geçiyordu.oğlumun öğlenci olması nimet gibi bir şeydi.sabahları birkaç saat dahi olsa çekilmez hale gelen ana-oğul çatışmalarımız,onun okula gidişiyle huzura dönüşüyordu şükür. şimdi baba zamanı:)iki çocukla başbaşa geçecek günler ,onun haleti ruhiyesini ne kadar ne ölçüde sarsacak tahmin bile ed

her şey senin geleceğin için yavrum

beni deli eden,hadi canım sen de dedirten cümlelerin başında gelir bu .annemin ağzından milyon kez duymuşluğumun yanında ,bilumum yeşilçam repliklerinde hayli yer etmişliği vardır.rastladınız mı bilmem.ben gıcık kapıyorum ya ne zaman işitsem dikkat kesiliyorum o sahnelere. bir adet işe gitmek üzere olan zavallı anne kişisi,bir adet sezercik; *anne noluy ,noluy işe gitme bugün. /olmazz yavrum,gitmek zorundayım.inan her şey senin için.senin geleceğin için.yoksa yoksaaa... *yoksa ne anne /yoksa yiyecek ekmeğe muhtaç oluruz aslan oğlum benim.senin güzel elbiseler giymen,güzel okullarda okuman benim çalışmama bağlı.bu yüzden gitmek zorundayım.(hüngür,şangır bir ağlama görüntüsü) *anne,anneciğimmm(bakıcısına yahut anneannesine sarılıp ağlama nöbetine giren sezercik) gerçek hayatta bu derece zaruriyetler var mıdır.vardır elbet.olmaz demek iyimserliğin daniskası olur.eşi tarafından terkedilmiş,bir dilim ekmeğe muhtaç kalmış,temizlik yapmaya,gündeliğe gitmeye dünden razı altın kalp

başlıksız

bunu yazmazsam duramazdım.zaten cumartesiyi beraber geçirdiğim tüm arkadaşlar yazmam için son derece ısrarlıydılar.hiç sevenlerimi kırar mıyım,ben o kadar hıyar mıyım:) aslında başlığı daha kibar mı yapmalıydım.hani kuş uçmaz kervan geçmez bir yer gibi mesela.yok ya dedim yazının ilerleyen paragraflarında bu duruma özel de bir bahis var.onda kullanırım tam. yahu ne anlatıyorsun be kadın dıy dıy dıy .okuyoruz bir halt anlamıyoruz diyorsunuz.duydum duydum.inkar etmeyin.sabırsız naciyeler sizi:) bursayı sevmediğimi neredeyse her bir fırsatta yazıya döküyorum malum.içimin bir türlü ısınamadığı bu şehri sanki tam tersi hayranıymışçasına ezberime alıyorum gün be gün.gitmediğim dağı taşı kalmasın diyerek burnumun uzandığı her m2sine adım atmışlığım vardır.cumartesi günü o adımlardan ne adımı devri alemden birini yaşadım.ama ne. iş yerinden arkadaşımız ev almış.hayırlı olsuna gitmek için 20 kişi sözleşmiş.ta 1 ay önceden ev sahibi hatun arayıp davet etmişti beni.sözüm söz dedim.o gün k

hiç bitmesin istedim

hani insan der ya bazen 40 yıldır tanışıyor gibiyiz diye işte ondan oldu dün.biz dilekle sanki yıllardır tanışıyorduk.ne saatler yetti bize ne kelimeler.inanılmaz keyif aldım kendilerinden,sohbetinden.iyi ki gelmişsin dilek . maalesef hiç resim çekemedim ben.hani bir cep telefonu ıslanması hadisem vardı. şuralarda bahsi geçen.aylardan haziran .ekran tamamen karardı,beni arayanlar ulaşamaz oldu.ve benim telefon hakkın rahmetine kavuştu:) dilekciğimin fotoğraf makinesi dünümüzü görüntüledi.resimler için tık tık .gerçi o resimlere-içinde benim olduklarıma -ambargo koymam lazım ama neyse.misafir hatun 38 beden olunca yanında kim poz verse küçük dana boyutunda çıkar yani:)) ayy ne diyordum biz çok sevdik birbirimizi.o anlattı ben anlattım.arada neşeli gülçinim zırr ettirdi yedekte duran takoz telefonumu.onu da dahil ettik 3 kişilik blogcu zirvesine döndürük işi.bir de 3G olsaydı keşke:)dilekle bitmedi anlatacaklarımız çok çabuk kalktı gitti.çünkü daha gidecek otuzbinmilyon yeri vardı:

he he heyyyttt

bugünkü mevzumuz havaların ısınması mukabilinde bende gerçekleşen sinir minir katsayısı oranlarının tanjant kotanjant hesabı:)) tamam biliyorum çok ağladım çok zırladım.güneş dedim sıcak dedim.geldi nihayet.amma ve lakin bursa sıcağı bursa nemi bursa terenennisi beni fena zorlamaya başladı.zaten kilo-boy oranım tüm vücut kitle endekslerini zorlayacak hatta ters yüz edecek kadar dehşet noktalara tekabül etmişken ben yurdum sıcağına nasıl dayanacağım bilemiyorum. kan ter gözyaşı üçlemesiyle evi adamlık bir hale sokmak ve bilumum pasta,börek ,salata güzelliklerini arkadaşıma sunmak azmiyle blog alemine bir nevi sırtımı dönmüş bulunmaktayım farkındayım.lakin gelecek olan hatun da blogger camiasının nadide çiçeklerinden olduğu üçündür ki bir nevi relaxım:))o hatun bu hatun :) bugün de yazı yazma niyetiyle bakınmamıştım buralara lakin sedo kızın mimi beni olduğum yere mimledi.dur ya dedim tam sırası açılayım rahatlayayım. mimimizin konusu_3 tane mi yazdım döndüm bir daha baktım doğru y

gergedanın manyak olma olasılığı:)

Selçuk Erdem'in karikatürlerinden bir yorgunluk mudur bıkkınlık alameti farikası mıdır nedir bilmiyorum tadım tuzum yok birkaç gündür.en çok da ziyaret ettiğim bloglara yorum yazamama sendromu iyiden iyiye uzaklaştırdı beni.bir baktım kocaaa haziran ayında tek bir post atmışım.halbuki deliler gibi ders çalışmam gereken bir mayıs ayına bakılsa yazıdan geçilmiyor.demek ki neymiş insan denen mahlukat gevşedikçe gevşeyen bir özelliğe haizmiş:)) garip bir cumartesimiz hayli yorucu bir pazarımız oldu.uzun zamandır koncam cumartesi günleri çalıştığı için o günleri bir nevi hafta içi gün statüsünden sayıyorduk.tad tuz yoktu.aa bir de baktık maaile evdeyiz.bir önceki gün artık canıma tak edip daha doğrusu koncamın canına tak etmiş bulaşık makinemizin siparişini vermiştik.ne alaka koncana ne oluyor derseniz vallahi yazmaya korkar oldum:)bir gün komple tüm blogger anaları birleşip beni döfmeye ve de ümüğümü sıkmaya geleceksiniz diye bir duygu fırtınası içerisindeyim:) efenim koca kişi

kreş eken ne biçer????

içim şişti içiiim.kaç gündür dünya kadar  blog gezdim.lakin 3üne 5ine ancak yorum yapabildim.yorum gönderme panelinde bir sorun var.canı isteyince yorum kabul ediyor.velhasıl gıcık bir durumun tam ortasındayım. *** birkaç gündür facebookta rastladığım bir yazı kafamı epeyce meşgul ediyor.üzerine yazı yazıp yazmamak arasında git gellerdeyim.hamarat hatun blogunun sahibi bu cümleyi ekleyen. "kreş eken huzurevi biçer"miş. kafamı allak bullak eden bu söze ne yorum yapılır ki.bu seçim hiç bir annenin keyfi seçimi olamaz diyorum kendimce.şartlar,yasal haksızlıklar neticesinde minicik yavrularımızı bakıcı kollarına ve kreş yollarına veriyoruz mecburen. hangi anne istemez ki yavrusunun kokusunu duya duya yaşamayı.en az 2 yaşına dek başında,dibinde olabilmeyi.evet kanunlar artık 2 yaşına dek anne ücretsiz izin alabilir diyor.güzel diyor da bu maddi zorluğa kaç  insan katlanabilir ki. minik ayşem tam 1 yaşında.bir yanım dönmen gerek ,para biriktirip kira belasından bir an önce ku