Ana içeriğe atla

PARAN KADAR KADIN,PARAN KADAR ANNESİN!

                                         

Ülke gerçeklerinden upuzun söz edecek ,sizi boğum boğum sıkacak değilim.Bu mevzu irdelene irdelene bir arpa boyu yol almadığımız aşikar.Ya ne yapacağım?Dünyevi gerçeklerle kadınsal hallerimizi harmanlayıp parayla olan yakın münasebetimizin ayyuka çıkmış halini resmedeceğim.Bilgilerinize…

             Biz kadınlar parasız varolamayan,”aman ne önemi var mühim olan insanlık” lafını asla gönülden telaffuz edemeyen çok cinsi latifleriz.Aşk evliliği yapma uğruna savaş verdiğimiz yıllarda aslolanın “iki çıplak bir hamama yaraşır” realitesi olduğunu 30’larımıza gelmeden anlar, kredi kartı limitleri oranınca bir adama gönülden ?!bağlanırız.Para erkeğin elinin kiridir artık.Hatun kişisine harcadıkça arınır,saflık yolunda önemli yollar kat eder böylece.

             Toplum tüm dünya temelinde ele alınsa bile parayla kadının imtihanı bir türlü şaşmaz.Çirkin kurbağanın yakışıklı bir hamala dönüştüğünü hiç okudunuz mu?Veya kapı kapı aşık olduğu kızı arayan, elinde tek kalmış ayakkabıyla ona buna yalvaran prens hazretlerine ne demeli?Masalların bu büyülü anlatımlarıyla daha küçükken tanışarak  para-güç dengesini milyon kare hızda çalışan olgun bir kadın zekasıyla harmanladığımızda sonuç ne çıkıyor dersiniz?Para;aşkın ve gücün adresi.
                  
              Parayla aşkın mümkün olamayacağına dair şehir efsaneleri vardır,inanmayın siz.Meşhur bir sözü anımsatırım;çirkin kadın yoktur ,bakımsız kadın vardır.Bakımlı kadına herkes hayrandır.Daha da açarsak aslında çirkin kadın yoktur,parası olmayan kadın vardır şeklindedir meali.Öyle değil mi ya!Dibi gelmiş röflenize habire atıfta bulunulmasına sebep olan,modaya uygun üst baş almanızı ısrarla savunan,”çok solgun görünüyorsun şekerim bari bir ruj sür”sözlerine muhatap kılan parasız kadının aslında bir hiç olacağını da dillendirmeye çalışmıyor mu?Ah keşke sadece bu kadarla bitse.
            
            Her girdiğiniz ortama ayak uydurmanız için de en mühim araçtır para.İster çalışın ister çalışmayın cüzdanınız boş,kredi kartınızın limiti dolmuş bir haldeyseniz ne günlere gidebilirsiniz ne de bir otobüse binebilirsiniz.En basit “komşum bana kahveye gelsene”teklifiniz bile parayla imtihanınızın resmidir. Hele bir de “gününüz” varsa dünyalar başınıza yıkılır.Halılarınız eski , perdeleriniz demode,bir  tv ünite ünitesi alıp baş köşeye kondurmamış ve masa örtünüz de nuh nebiden kalmışsa içiniz cızlaya cızlaya misafir edersiniz konukları. Ev bütçesini sarsa sarsa alışveriş yapma vakti gelmiştir.Açlıktan ölecek insan güruhuna dahi hazırlanmayacak miktar ve oranda yiyecek çeşidi hazırlamak gün sahibesinin şanındandır.Birkaç gün önceden kuaföre gidilmesi,kaş-bıyık-saç-sakal ne varsa tüy namına yoldurulması ,dibiniz geldiyse boyaydı gölgeydi Allah ne verdiyse yaptırılması kanuni bir hal arz eder.Giyilecek kıyafet yeni seçim olmalı ,dolapta zaten asla giyilecek bir tek kıyafetiniz mevcut bulunmadığı için hemen sokağa fırlamalı çarşı pazarı talan etmelisiniz.Zinhar az çeşitle misafir ağırlamak mı,kat’a eski pılı pırtıyla göz zevklerini bozmak mı,aman ha kristal olmayan çay bardaklarıyla tatlarını kaçırmak mı,olacak şey mi bunlar?
                        
            Gelelim kadın olmak böylesine zor ve zahmetliyken üzerine eklemlenen “anne” sıfatı meselesine. Baba sıfatı layık görülen erkeğin cebi bilhassa ve mümkünse en çok şimdi kalın olmalıdır.Malum üzere annelik makamına ermek hamilelik ve hamile giyiminden geçer.Aş ermek sıradan, gece yarısı avokado istemekse son derece makul sayılır.Devlet hastanesi doktoruna gitmek out,beş yıldızlı otel konforunda özel bir hastane ayarlanması doğumun zaten olmazsa olmazıdır.Bebek şekeri ayrı ,çikolatası ayrı,oda süsü apayrı meseleler oluverir.Ufaklık daha doğmadan asker yahut gelin olana dek yetecek miktarda ama 0-6 ay arası giyecek boyutlarda kıyafet yığını yapılır.Bu esnada çalışamayan annenin finansmanı yine kadınsal içgüdülerle seçtiği doğru adam-doğru baba kişisiyle sağlanır.  
                 
            Annelik,ev kadınlığı,iş hayatı döngüsünde olan kadın paranın araçlıktan çıkıp amaç haline döndüğünü anlar.Çocuğun /çocukların zekalarını geliştirecek oyuncaklar,etkinlikler,kurslar parayla ulaşılan hedeflerdir.Yoksun kalma tabiri “anne” kelimesiyle bağdaşmaz.Hiç bir sosyal ortamda “alamadım,yollayamadım malum şartlar” ifadesi söylenemez.O çocuklar giyecek,yiyecek,okuyacak ve her daim annelerini temsil edeceklerdir.

           Kadın kendi için para kazanmayı yahut paraya yakın durmayı düstur etse de anne kimliğine büründükten sonra paragarantisel bir hayata giriş yapmak ister.Olmazları oldurmak,yapılmazları yapmak anne içgüdüsel halin dışavurumsal paradigma zart zurtudur Kadın kimliğiyle sadece kendi giyim,kuşam,gezenti ve sanatsal halinin finansmanı için ölçülü bir yırtıcılığa bürünen bu cinsi latifler anne kimliğiyle yırtıcı bir kartal ,korkusuz birer amazona dönüşebilirler.
       
          Özünde bahsettiğimiz bu halleri anlamak ,en azından anlamaya çalışmak zor değil aslında.Toplumsal statülere sahip olma,beğenilme,arzu edilme,sevilme ve hatta yüceltilme kadınsal bir dürtü. İşte o kadın,mükemmel anne sıfatları kimde duygu dalgalanması yaşatmıyor ki. Bu tarz söylemlerin işareti olmanın belki en dolaysız en çetrefilsiz en zahmetsiz yolu PARA.Kadın gibi kadın olmayı,örnek anne sayılmayı ,parmakla gösterilir kılmayı başaran PARA.Ve bu araçsa sebep olan  yükselen değerlerin uçuşuna,  kim bakar insani değerlerin düştüğü lağım çukuruna.  


NOT:bu yazım dün alternatif anne dergisinde yayınlanmıştır.yok ben inanmam diyenler buraya buyursun please:)

Yorumlar

  1. Doğru söze ne denir:)) devir para devri...

    YanıtlaSil
  2. büyük kısmına katılsam da yine de genellememek lazım diyorum.zaten sen de bazı kendini bilir,önceliklerini belirlemiş insanları bunun dışında tutmuşsundur.
    tüketim çılgınlığı temalı diğer yazını çok beğenmiştim.bunu da onayladım,haberin ola:)
    şaka şaka,onaylamak ne haddime...

    YanıtlaSil
  3. doğruya doğru :) Acaba paraya yakın durmak için mi çalışıyorum ki????? :)

    YanıtlaSil
  4. Maddi değerlerle manevi değerler birbirine tezadz teşkil etmemeli. ayrıca paranın dini imanı yok derler.

    YanıtlaSil
  5. itiraf ediyorum, eşimin bekarlık halıları ve kanepelerini hala kullandığım için utanıyorum kendimden. süngerleri taş gibi olmasa, yürürken yumuşacık bir his bırakmasa, sırf renkleri ve desenlerinin demode olmasından dolayı eşimin israfçısın lafına aldırmadan atacağım dışarı. lakin özüme dönüp vicdanımın sesini bastıramıyorum, bir de annemin telkinlerini. 4 yıl oldu her gün gözüme batıyor da atamıyorum bir türlü! de gelenler de arkamdan ne düşünür diye içim içimi de yemiyor değil. sanırım mesele para da değil de başka bir şey sanki şimdi tanımlayamıyorum. ne derler ne düşünürler diye çok mu takıyoruz ne ?

    YanıtlaSil
  6. nuray ,kraliçe hak vermenize sevindim.
    kps mağdurum benim;yok genelleme yapmıyorum.öyle olsa şahsen bizzat kendimi beyan etmiş olurdum ki ben burada yazdıklarım anca onda biriyim
    elif;valla ben ev almak ve canımın istediğini yiyip giymek için çalışıyorum ne yalan söyleyeyim.
    prof;bu para mevzusu imandan da ediyor zamanla.
    meral;itirafını hayranlıkla okudum.şekerim ben de çok farklı değilim.daha düne kadar kocamın bekarlık halısı odamda seriliydi.yıllarca annesinin öğrenci evinde asması için diktiği kırmızı perdeleri taktım yatak odama.ve dahası oğlumun genç odası aslında benim genç kızken kullandığım takım.daha ne diyeyim bacım:))

    YanıtlaSil
  7. malesef toplumun azımsanmayacak kısmı bu şekilde düşünüp bu şekilde yaşıyor :( mümkün olduğunca kaptırmamaya çalışmak lazım... ellerine sağlık çok güzel, akıcı bir yazı olmuş :))

    YanıtlaSil
  8. teşekkür ederim şekerim.ben olabildiğince bu tayfadan değilim:)senin de uzak olduğunu yazılarından hayli anladım.sevgiler.

    YanıtlaSil
  9. döktürmüşsün yine sevgi. eline sağlık. (konu hakkında yorum yapmıyorum:) yorumsuz!!!
    sevgiler

    YanıtlaSil
  10. her şey "ekonomik özgürlük"zırvasının kadın beynine yerleşmesiyle başladı bence. Sonra da para kadın için bir nevi güç göstergesi haline geldi. Evde oturup koca eline bakan güruh aşağılanırken, kazandığının yarısını bakıcıya, temizlikçiye ve çocuğuna oyuncağa yatıranlar alkışlanır oldu. Güzel bir yazı olmuş, eline sağlık

    YanıtlaSil
  11. hele bursada gereksinimleri ikiyle çarpmalısın. burada eski kıyafeti dıyla felan yutturursun da ,ıhh orada yemezler

    YanıtlaSil
  12. ne diyeyim sevgi döktürmüşsün gene ellerine sağlık canım.

    YanıtlaSil
  13. ne diyeyim sevgi döktürmüşsün gene ellerine sağlık canım.

    YanıtlaSil
  14. sen hep yazi yaz.Hatta daha cok yaz..Ben okurum

    YanıtlaSil
  15. Canım yazdıklarına hak vererek okumanın yanında bir de "bu kadın gittikçe daha mı kıvrak,usta işi yazılar döktürüyor ne" duyguları yaşattın bana.Eline sağlık :)
    özlem

    YanıtlaSil
  16. Çoooookkkkk iyi. Salkım saçak dolaşsam da, salaş bir evde yaşamaktan dolayı mutlu olduğumu iddia etsem de evime misafir gelecek diye ödüm kopuyordu. İlk fırsatta konforuna önem verdiğim bir ev edindim ve döşedim. Şimdi evimin konforu ile hava atmadığımı iddia etsem de misafir ağırlamaktan öyle mutlu oluyorum ki... Evim yalanımı açığa çıkarıyor. Ancak.. eş seçimi konusunda para hiç gündemimde olmadı. Çünkü beni ilgilendiren şey onu değil benim ne kazandığımdı. Parayı harcayabilmek için onu kazanan ben olmalıyım.
    Yazının konusuna, üsluba, verilen örneklere bayıldım. Çok profesyonel bir makale..Yürekten kutlarım sizi.

    YanıtlaSil
  17. Geçelim parayı, bayram saadetine bakalım:) öperim Sitarem.. iyi bayramlar.

    YanıtlaSil
  18. yazık ki doğru...kapitalist dünya demekten başka yol yok.

    YanıtlaSil
  19. Dışındayım demek iyimser bir çaba olarak kalabilir gibi geliyor ben de dahilim buna. Kapitalizm:)
    Geleceğe dair hayaller kurmaya başladığımzda bile en iyi haliyle bile akıldan geçse iş maddiyatta tıkanmıyor mu?
    Hiç çocuğuna dair beş parasız kalma hayali kuran anne baba yok.
    Sadece araç ve amaç ayrımı önemli. Parayı araç olarak gören anneleriz amacımız değil gerisi dedim ya kapitalizm:) İster beğenelim ister beğenmeyelim di mi şeker?

    YanıtlaSil
  20. Sitoş neredesin kızım? Şarjın mı bitti? iyi misin?

    YanıtlaSil
  21. Merhabalar :) Bloguma yazdığınız hoş yorumunuzu yayınlamama rağmen gözükmedi :( Bazen bu sorunu yaşıyorum. Ben de sizi okumaya başlıyorum. Sevgiler.,

    YanıtlaSil
  22. ne kadar güzel anlatmışsın biz kadınları;bir an duraksadım,hayatımda en azından bir kısmını yaşadığımı itraf etmeliyim,sevgi sevgi ile kal.

    YanıtlaSil
  23. herbirinize teker teker ayrı ayrı teşekkür ederim yorumlarınız için.seviyorum sizi.iyi ki varsınız blogcanlarım beniiim.

    YanıtlaSil
  24. güzel yazıydı .

    bir de ben gibi hiç bir şey yapmayıp yine de çocuğumu dershaneye gönderemiyorum ne spora gidiyor ne de bir kursa diye üzülen anneler vardır ya da var o da sadece benim galiba.

    ve yazının son cümlesi takdire şayan.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

yaz şekerim ,ellerin dert görmesin:)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Biricik Gelinime Mektup

canım gelinim; seni şimdiden özledim.ne kadar şanslısın ki böylesi çatlak,patlak ,yusyuvarlak bir kayınvalide sahibisin.umarım senle tanışıncaya kadar dairesel ölçülerimi keskinleştirmiş oldukça kemiksi bir yapıya kavuşmuş olurum.yok eğer hala üç iks larç bir hal görürsen bünyemde sakın yüzüme vurmayasın zira bu benim barışmaya çalışıp ta bir türlü uzlaşamadığım tek uyuz yanımdır. umarım sarı saçlı ve kahverengi gözlüsündür.eğer değilsen en acilinden röfle yaptırmanı umuyorum.malumun üzere oğlum kendisi çiğ bir sarı oğlan olmasına rağmen saplantı derecesinde sarışın hastası.şükür ki yapay sarışınlığa da prim veriyor.es kaza sarışın olup da bir anda saçını kızıl mızıl yapayım demeyesin.kapının önüne konman an meselesidir.şahsen bu mealde kovulmanın eşiğine gelmiş bir ana olarak,bu sana naçizane bir dost uyarısıdır:))) güzel gelinim;oğlumu sevip aşık olmak gibi bir gaflete düştüğünün farkındayım.ee napalım gönül bu tabi ota da mota da hesabı:)kaşına mı gözüne mi hayran kaldın bilem

KREŞ

Evet ben işe kızımsa kreşe başladı. içimin burukluğu birazdan okuyacaklarınız olmasa kat be kat olurdu eminim.ve ben buruk muruk değilim esasen.iyi bile sayılırım. yıllar önce oğluş 3,5 iken (şimdi 10 yaşında) evimize hem yakın hem o yaşa göre uygun tek kreş vardı.o da şimdi kızımı verdiğim kreş.bina,yer aynı ama sahipleri tamamen değişmiş.bu durum beni rahatsız etse de yine tıpkı oğlumda yaşadığım lokasyon ve yaş sınır aralığı burayı bir daha seçmeme sebep oldu.ve iyi de oldu. gencecik ,çok candan bir öğretmenimiz var.grubundaki çocuklar hep benzer aylarda.20 aylık 18 aylık gibi.toplam 8 çocuk var sanırım. babamız öğretmen olduğu için 15 tatili fırsat bilerek ben işe dönüş yaptım kızımı da yarım günlük süreler halinde kreşe alıştırmaya başladık.bugün 3. gün ve gidişat umduğumdan da güzel . öğretmenimiz  çok hoş bir yöntem seçmiş.bir defterimiz var .her gün çocuğun gelişimi ve o gün yaptıklarıyla ilgli notlar tutuyor.ve yine her gün çocuğun çantasıyla eve gönderiyor.böylece a

Evlilikte Huzur:)

"Arkadaşları, yeni evli gence, bir çay sohbetinde: “Sen evleneli neredeyse bir sene oldu,  ama maşallah sizin evden çıt çıkmıyor, siz hiç tartışmaz mısınız?” diye sorarlar. “Hayır” diye cevaplar yeni evli genç ve ilave eder: “Akşam işten geldiğimde, kapı açılınca  hanıma şöyle bir bakarım. Eğer hanım, eteğinin ucunu belinde topladıysa bilirim ki hanımın  günü iyi geç ......memiş ve havası yerinde değil. Hiç ekmek, yemek sormadan usulca  mutfağa süzülür, aceleyle birkaç lokma atıştırır ve ortalıktan toz olurum. Olur ya bazen de  benim asabım bozuk olur. O zaman fesin püskülünü her zamankinin aksine soldan sarkıtırım.  O da bunu görür, asabi olduğumu anlar ve hiç sesini çıkarmaz, hemen yemeğimi, çayımı  hazır eder. Etrafımda pervane gibi döner. Bu nedenle biz hiç kavga etmeyiz.” Dinleyenlerden biri: “Peki birader, kapı açıldı, yenge eteğin ucunu belinde toplamış, sen de  fesin püskülünü soldan sarkıtmışsın. İki taraf da asabi, o zaman ne olacak?” diye sorm