Ana içeriğe atla

minicik bir öykü ;lirik bir şiir denemesi

TERKEDİLİŞ

boş bakışlarla süzdü etrafı .içi yılgın ve bir o kadar çaresizdi.ağlamak istemedi .ruhu devrik bir diktatör ağırlığında ezik kalmıştı.nasıl dedi içinden nasıl.oysa şiir gibi bir deryaydı yaşadıkları.güvenip sarmaladığı ciğerine can ettiği bunu nasıl yapabilmişti.
o değil miydi ummanlar ne ki sana yıldızları vereyim diyen?
o değil miydi içindeki örselenmişliği bakışlarımla huzur denizine çeviririm diyen?
peki ama nasıl ,nasıl olur da terk eder ?
bu şarkıyı nasıl olurda yarım bırakıp nutkumu hapseder?
o cenaze evi dolup taşarken oda oda,pare pare olmuş avuç içlerini kanatarak tırnaklarıyla sevdiğinin örtüsünü açmaya kıyamadı.oysa öyle sitemkar bi konuşma yapacaktı ki.
2008



İSTANBULUM SEN KOKAR MI

bir nisan günü yoluna düşüşüm
ürkek cahil telaşlarım var
sanma geri gidecek kadar küçüğüm
benim de kendimce korkularım var
***
ya aşka teslim olursam diyorum
gözlerin alır beni boğazın dibine atarsa
orada boğul dersin biliyorum
sen de boğulacaksın bu elemli bakışlarda
***
bildiğin bir biçimden sıyrılmak istemezken
aklı bir çekmeceye zoraki kilitlemek
terazinin kefesine yalnız seni koyarken
ne zor şeymiş meğer hadi yüreğim demek
***
deli coşkun bir çocuk yahut çılgın mıyım
ne bu üzerimdeki oyun sevinci
sana doğru uzanmış sanki koşmaktayım
tut beni tut ne olur ellerimi
***
dur diyeceksen eğer gün gelip bana
şimdiden bileyim içinde beslemeyesin
pişmanlık kaplarsa daralırsan olur ya
şu an çekip gitmek en kolayı bilesin
***
yıllar var şehrimde bıraktım acılarımı
dönüşlerimde hep bir matem hep bir yeis
düşündüm de İstanbulum sen kokar mı
peki sen istanbul kadar sever misin beni
26/03/09 S.Y.

Yorumlar

  1. OOOoooOOOoooOOOOO...güzelmiş...:)

    YanıtlaSil
  2. sen mi yazdın bunları? çok güzel bayıldım.. bravo..
    bu arada kim bu deme.. daha önce sevginin g'si idi adım. blog yasaklarından sonra yeni bi bloga geçtim. beklerim.. sevgiler..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

yaz şekerim ,ellerin dert görmesin:)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Biricik Gelinime Mektup

canım gelinim; seni şimdiden özledim.ne kadar şanslısın ki böylesi çatlak,patlak ,yusyuvarlak bir kayınvalide sahibisin.umarım senle tanışıncaya kadar dairesel ölçülerimi keskinleştirmiş oldukça kemiksi bir yapıya kavuşmuş olurum.yok eğer hala üç iks larç bir hal görürsen bünyemde sakın yüzüme vurmayasın zira bu benim barışmaya çalışıp ta bir türlü uzlaşamadığım tek uyuz yanımdır. umarım sarı saçlı ve kahverengi gözlüsündür.eğer değilsen en acilinden röfle yaptırmanı umuyorum.malumun üzere oğlum kendisi çiğ bir sarı oğlan olmasına rağmen saplantı derecesinde sarışın hastası.şükür ki yapay sarışınlığa da prim veriyor.es kaza sarışın olup da bir anda saçını kızıl mızıl yapayım demeyesin.kapının önüne konman an meselesidir.şahsen bu mealde kovulmanın eşiğine gelmiş bir ana olarak,bu sana naçizane bir dost uyarısıdır:))) güzel gelinim;oğlumu sevip aşık olmak gibi bir gaflete düştüğünün farkındayım.ee napalım gönül bu tabi ota da mota da hesabı:)kaşına mı gözüne mi hayran kaldın bilem

KREŞ

Evet ben işe kızımsa kreşe başladı. içimin burukluğu birazdan okuyacaklarınız olmasa kat be kat olurdu eminim.ve ben buruk muruk değilim esasen.iyi bile sayılırım. yıllar önce oğluş 3,5 iken (şimdi 10 yaşında) evimize hem yakın hem o yaşa göre uygun tek kreş vardı.o da şimdi kızımı verdiğim kreş.bina,yer aynı ama sahipleri tamamen değişmiş.bu durum beni rahatsız etse de yine tıpkı oğlumda yaşadığım lokasyon ve yaş sınır aralığı burayı bir daha seçmeme sebep oldu.ve iyi de oldu. gencecik ,çok candan bir öğretmenimiz var.grubundaki çocuklar hep benzer aylarda.20 aylık 18 aylık gibi.toplam 8 çocuk var sanırım. babamız öğretmen olduğu için 15 tatili fırsat bilerek ben işe dönüş yaptım kızımı da yarım günlük süreler halinde kreşe alıştırmaya başladık.bugün 3. gün ve gidişat umduğumdan da güzel . öğretmenimiz  çok hoş bir yöntem seçmiş.bir defterimiz var .her gün çocuğun gelişimi ve o gün yaptıklarıyla ilgli notlar tutuyor.ve yine her gün çocuğun çantasıyla eve gönderiyor.böylece a

Evlilikte Huzur:)

"Arkadaşları, yeni evli gence, bir çay sohbetinde: “Sen evleneli neredeyse bir sene oldu,  ama maşallah sizin evden çıt çıkmıyor, siz hiç tartışmaz mısınız?” diye sorarlar. “Hayır” diye cevaplar yeni evli genç ve ilave eder: “Akşam işten geldiğimde, kapı açılınca  hanıma şöyle bir bakarım. Eğer hanım, eteğinin ucunu belinde topladıysa bilirim ki hanımın  günü iyi geç ......memiş ve havası yerinde değil. Hiç ekmek, yemek sormadan usulca  mutfağa süzülür, aceleyle birkaç lokma atıştırır ve ortalıktan toz olurum. Olur ya bazen de  benim asabım bozuk olur. O zaman fesin püskülünü her zamankinin aksine soldan sarkıtırım.  O da bunu görür, asabi olduğumu anlar ve hiç sesini çıkarmaz, hemen yemeğimi, çayımı  hazır eder. Etrafımda pervane gibi döner. Bu nedenle biz hiç kavga etmeyiz.” Dinleyenlerden biri: “Peki birader, kapı açıldı, yenge eteğin ucunu belinde toplamış, sen de  fesin püskülünü soldan sarkıtmışsın. İki taraf da asabi, o zaman ne olacak?” diye sorm